not a

  1. (isimden önce) hiçbir, bir tane bile … değil.
    Not a single man was killed and only 3 wounded:
    Hiç kimse ölmedi, sadece 3 kişi yaralandı.
notum Noun
hiç parası yok
hiç bile değil
hiç şansı olmamak Verb
sırsıklam, çok ıslanmış.
çok sayıda, (bir) hayli, … larca.
a good few weeks: haftalarca.
You'll have to wait a good few weeks.
...'enlerin sayısı az değildir.
en ufak bir sağduyu olmamak Verb
en ufak bir ümit bile yok
hiç umut yok
…'den pek uzak değil, …'e yakın.
(a) zor/çetin/kirli iş, (b) amansız/merhametsiz davranılması gereken mesele.
ne gezer! ne münasebet! tam tersi. “
Will Ali win the race?” “Not a long chalk!”
eşit/denk değil, çok farklı, uymaz, benzemez.
The second half is not a patch on earlier sections:
İkinci parça öncekilere uymuyor.
not to be a patch on someone: birinin eline su dökememek.
evde yiyecek kırıntı olmamak Verb
gerçek payı yok
bir nebze/zerre, zerre kadar, en ufak.
not a scrap of truth in what he says: söylediklerinde zerre kadar gerçek payı yok.
hiç delil yok
kasada metelik olmamak Verb
kimsecik
kimse yok
tıs yok
pek doğru bir davranış değil
zerre kadar gerçek yanı olmama
asla
hiç
katiyen
ağızıni açma !
beş para etmemek Verb
kabul ettireceği mazereti olmamak Verb
zırnık şansı olmamak Verb
hiç borcu olmamak Verb
Bildiklerimden başka bir şey öğrenmedim.
şimdi sırası değil
Çok da önemli birşey değil.
Büyük bir marifet değil.
taş taş üstünde bırakmamak Verb
ağzını açmamak Verb
Odada ağlamayan yoktu.
katresi kalmadı
gerekli çoğunluk yoktur
pek pahalı olmayan bir yer aramak Verb
sigara içmemeye yemin etmiş olmak Verb
suçsuz kararını duruşma sonunda bildirmek Verb
suçunu inkâr etmek Verb
kirasını ödemediği için kiracıyı tahliye etmek Verb
kirasını ödemediği için kirayıcı tahliye etmek Verb
acelem yok
bir aksilik çıkmazsa
On para etmez.
I don't care a dime: Umurumda değil/bana vız gelir/bana ne/metelik vermem/bence farketmez.

not by a long chalk
Brit.- k.d. : hiç, asla, kat'iyen.
“Is he ready yet?” “No, not by a long chalk/shot.”
asla, kat'iyen.
hiç, asla, kat'iyen.
asla, kat'iyen.
umursamamak, umurunda olmamak, aldırış etmemek, metelik vermemek.
kuraldışı
parmağını bile oynatmamak Verb
kıpırdayacak yer yok
hiçbir şansı olmamak Verb
aldırmamak Verb
umurunda olmamak Verb
umursamamak Verb
önemsememek Verb
aldırmamak, metelik vermemek, umursamamak, boş vermek.
karıncayı bile incitmemek.
kılına (bile) dokunmamak, nazik/kibar davranmak, hiçbir zararı dokunmamak. not harm a fly.
hiç şansı olmamak.
He hasn't a dog's chance.
dayanağı/mesnedi olmamak, tutar tarafı olmamak, mesnetsiz olmak, savunulacak/müdafaa edilecek tarafı
olmamak, kuvvetli delilden yoksun olmak.
meteliği olmamak, meteliğe kurşun atmak.
beş kuruşsuz olmak Verb
konuşmaya tenezzül etmemek, kibirinden kimse ile konuşmamak.
kâ'bına erişememek, eline su dökememek, (mukayese kabul etmeyecek derecede) aşağı olmak.
He cannot
(= is not fit to) hold a candle to you: O sizin elinize su dökemez/kâ'bınıza erişemez/tırnağınız olamaz.
dokunmamak, ilişmemek, kendi haline bırakmak, kılı kıpırdamamak, ilgilenmemek.
hiç kıpırdamamak, kılı kıpırdamamak.
Don't move a muscle: Hiç kımıldama.
iyi/uygun/münasip değil.
It's not much of a day for a walk: Yürüyüş için pek uygun bir hava değil.

He's not much of a doctor: Pek iyi bir doktor değildir (Doktorluğu nafile; beş para etmez).
ses çıkarmamak, susmak.
parmağını oynatmamak Verb
hiş şaşmamak Verb
en ufak bir ihtimal dahi bulunmama
belli bir meblağın üzerinde kredi vermemek Verb
çok revaçta olan bir mal olmamak Verb
beş para etmemek Verb
hiç akıllanmamak
bir mevkii dolduramamak Verb
birinin eline su dökememek Verb
birkaç lira üstünde durmamak Verb
biraz uygunsuz kaçmak Verb
bir iş için uygun olmamak Verb
beş para etmemek Verb
metelik etmemek Verb
harcanan baruta değmez
bir hikâyenin tek sözcüğüne bile inanmamak Verb
birine hiç faydası olmamak Verb
sır saklamak, sır vermemek, ağzını açıp bir kelime söylememek, ağzını sıkı tutmak.
I'll tell you the
secret if you promise not to breathe a word of it: Ağzını sıkı tutacağına söz verirsen sana bir sır söyleyeceğim.
kapalı üstü geçmek Verb
(US) hiç aldırmamak
hiç aldırış etmemek Verb
hiç aldırmamak
hiç aldırmamak
hiç umursamamak
hiç umursamamak
hiç aldırmamak
hiç aldırmamak
hiç aldırmamak
önem/metelik vermemek.
not to care a fig for: vız gelmek.
I don't care a fig (for) what you think/for your opinion.
talimatlarından zerre kadar ayrılmamak
evini kiraya vermemek Verb
bütün gece gözünü kırpmamak
birinin sözlerini boğazına tıkamak Verb
birinin sözlerini boğazına tıkmak Verb
ağız açtırmamak
...'i umursamamak Verb
...'i takmamak Verb
...'i sallamamak Verb
...'i siklememek Verb
... umurunda olmamak Verb
aman vermemek Verb
meteliksiz olmak Verb
hiçbir şeyden hoşnut olmamak, daima aleyhinde bulunmak, herşeyi tenkit etmek.
yanında metelik bile bulunmamak
yüksek yerlerde başı dönmek Verb
adına beş parası olmamak Verb
kazanma umudu olmamak Verb
hiçbir iş yapmamış olmak Verb
iki gündür ağzına lokma koymamış olmak Verb
kara cahil olmak; hiçbir şey bilmemek; elifi görünce mertek sanmak.
iddialarını birer birer çürütmek, savunmasız bırakmak.
parmağını oynatmamak
parmağını bile oynatmamak
hediyede kusur aranmaz
(işi) kestirme yoldan halletmek, kestirip atmak, tereddüt etmemek.
kılını kıpırdatmamak
hiç direnme göstermemek Verb
açıkçası, doğrusunu söylemek lâzımgelirse.
Not to put too fine a point on it, I didn't think your
performance was very good.
bir yarışmada elimine olmak Verb
gözlerine uyku girmemek Verb
parmağını kıpırdatmamak
kılı kıpırdatmamak
ağızıni sıkı tutmak Verb
aldırmamak, aldırış etmemek, umursamamak, umurunda olmamak, istifini bozmamak, kılı kıpırdamamak, boş vermek.
birine yardım etmek için kılını kıpırdatmamak Verb
değeri az
değersiz
beş para etmez
beş para etmez
beş para etmez
beş para etmez
yaşama ümidi yok/ölümü yakın/ancak bir günlük/bir saatlik ömrü var.
beş para etmez
beş para etmez.
beş para etmez
beş para etmez
(US) beş para etmez
beş para etmez
beş para etmez, değersiz.
beşpara etmez
beş para etmez
hiç değeri olmamak, değersiz olmak.
not worth a whoop: beş para etmez.
Her promises aren't
worth a whoop: Onun vaadine güvenilmez.
herşeyden haberi olmak, hiçbir şey gözünden kaçmamak.
kanunun lafzına değil ruhuna riayet etmek Verb
kanunun lafzına değil ruh una riayet etmek Verb
,
a.s. Bir gül ile (veya çiçekle) yaz gelmez.
ikametgâhı bir ülkede olmayan şahıs
ikametgâhı bir ülkede olmayan şahıs
bir cümleden olmayan bir anlam çıkarmak Verb
metelik vermemek Verb
(a) kımıldanacak yer yok (çok dar yer), (b) iğne atsan yere düşmez (çok kalabalık).
piece of written music
verbal note
score
note
music
diplomatic note
music book
musical note

Mûsikî seslerini belirtmek için kullanılan işâretler ... meydana gelen mûsikî yazısı
Bir devlet ... yapılan bildiri